Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) verileri, Otizm Spektrum Bozukluğunun (OSB) Türkiye ve dünya genelinde endişe verici bir hızla yayıldığını ortaya koyuyor. 20-25 yıl önce 2 bin 500'de bir görülen otizm, günümüzde her 30 kişiden birinde saptanıyor. Sadece son 5 yılda 93 bin 447 öğrenciye otizm tanısı konulurken, 428 bine yakın otizmli çocuk kaynaştırma eğitimi alıyor.

Otizm Dernekleri Federasyonu (ODFED) Başkan Yardımcısı Tolga Gökçe, otizmin artış hızı ve eğitimdeki aksaklıklara ilişkin 24 Saat'e konuştu.

Otizmin vakalarının diyabet, kanser ve AIDS'ten daha hızlı artış gösterdiğine dikkat çeken Gökçe, bu nedenle gelişmiş ülkelerin otizm alanında büyük bütçeler ayırıp kapsamlı araştırmalar yürüttüğünü kaydetti.

'Otizm gerçek bir pandemi olarak değerlendiriliyor'

Otizmin 'dünyada ve ülkemizde yıllar içinde hızla artış gösteren gerçek bir pandemi olarak değerlendirildiğini' belirten Gökçe, bu nedenle gelişmiş ülkelerin otizm alanında büyük bütçeler ayırıp kapsamlı araştırmalar yürüttüğünü kaydetti.

Ayrıca, bilimsel tanılama kriterlerinin geliştirilmesinin de tanı oranlarının artmasına katkı sağladığını ekleyen Gökçe, şu ifadeleri kullandı:

'Modern çağın bir sonucu olan bu durum, birçok etkene bağlı olduğu için çözüm üretilmesi de çoklu disiplinlerin birlikte çalışmasını gerektiriyor. Otizm, şeker, kanser ve AIDS'ten daha hızlı yayılım gösteriyor. Bu nedenle gelişmiş ülkeler, otizm alanında çok büyük bütçeler ayırarak kapsamlı araştırmalar yürütüyor. Bilimsel tanılama kriterlerinin geliştirilmesi de tanı oranlarının artmasına katkı sağlıyor.'

Eğitime erişimde engeller ve nitelikli personel açığı

Gökçe, erken tanı sonrasında yoğun, nitelikli ve bilimsel temelli uygulamaların, otizmli bireyin akranlarıyla arasındaki farkı kapatabilmesi için temel bir model olması gerektiğinin altını çizdi.

Bununla birlikte, ODFED Başkan Yardımcısı, kanıta dayalı, davranış temelli eğitim modellerinin bireylerin gelişiminde önemli rol oynadığını ancak tanı alan ailelerin en büyük sorunlarından birinin bu etkili eğitime erişimde yaşanan güçlükler olduğunu vurguladı.

'Maddi yük ve sürdürülebilirlik açısından aileleri en çok zorlayan konu, nitelikli ve yoğun eğitime ulaşamamalarıdır' diyen Gökçe, tanı sürecinin hemen ardından aile desteği ve gerekli yardımların ilgili kurumlar tarafından sağlanmasının büyük önem taşıdığını dile getirdi.

'Özel eğitim sınıfları amaca ulaşamıyor'

Özel eğitim sınıflarının, STK'ların çabalarıyla genelgeler doğrultusunda gelişmiş ülkelerle uyumlu bir yapıya kavuşturulduğunu belirten Gökçe, uygulamadaki en ciddi aksaklığın özel eğitim alan mezunu öğretmen atamalarının yetersizliği olduğunu kaydetti.

Devlet okullarında sözleşmeli veya ücretli, alan dışından personellerle özel eğitim verilmeye çalışıldığını söyleyen Gökçe, şunları kaydetti:

'Özel eğitim sınıfları, yakın geçmişte STK'ların çabaları ve takibiyle MEB genelgeleri doğrultusunda gelişmiş ülkelerle uyumlu bir yapıya kavuşturuldu. Ancak uygulamada özel eğitim alan mezunu öğretmen atamalarının yetersizliği nedeniyle, devlet okullarında sözleşmeli veya ücretli, alan dışından personellerle özel eğitim verilmeye çalışılıyor. Özel eğitim sınıflarındaki iki öğretmen-dört öğrenci modeli otizmli bireyler için uygun değil. Eğitim bire bir ve bireyselleştirilmiş olmalı. Otizmli öğrenciler için gerekli bireyselleştirilmiş eğitim planları hazırlanmadığı gibi, aile ile sürekli iletişim içinde yürütülmesi gereken süreçler de çoğu kurumda uygulanmıyor'

'Keyfi uygulamalar kaynaştırma hakkını engelliyor'

Eğitim ve öğretim sürecinde, çocuğun hazır bulunuşluğu sağlanarak tam zamanlı kaynaştırma ve bütünleştirme hakkının bireye verilmesinin kritik bir adım olduğuna dikkat çeken Gökçe, otizmde ilerlemenin en önemli unsurunun 'bireyin akranlarıyla sosyal iletişim ve etkileşim içerisinde eğitim alabilmesi' olduğunu vurguladı.

Ancak Gökçe, eğitim kurumlarında yaşanan sorunları şöyle sıraladı:

  • Yetersiz öğretmen donanımı: Yeterli donanıma sahip öğretmenlerin bulunmaması.
  • Rehberlik hizmeti eksikliği: Rehberlik hizmetlerindeki eksiklikler.
  • Sosyal baskı: Diğer velilerin tutumları ve akran zorbalıkları gibi etkenlerin bireyin okuldan uzaklaşmasına yol açması.

'Boşanma oranları yüzde 90'a ulaştı'

Otizm tanısı alan ailelerin çocuklarının gelişimi için gösterdiği çabaların, özel eğitimin yüksek maliyeti ve sağlık giderlerinin erişilebilir olmaması nedeniyle aileleri maddi olarak yıprattığını ifade eden Gökçe, sosyal yardımların mevcut masrafları karşılamaktan uzak kaldığını kaydetti.

Bakım maaşı kriterlerinin de aileleri zorladığını dile getiren Gökçe, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Otizm tanısı alan ailelerin çocuklarının gelişimi için gösterdikleri çabalar, özel eğitimin yüksek maliyeti ve sağlık giderlerinin erişilebilir olmaması nedeniyle ailelerin maddi olarak yıpranmasına yol açıyor. Sosyal yardımlar mevcut masrafları karşılamaktan uzak kalıyor, bakım maaşı kriterleri ise aileleri zorluyor. Gelire bakılmaksızın sosyal destek sağlanması için STK'ların uzun süredir devam eden mücadeleleri bulunuyor. Ancak özel gereksinim raporlarının düşük düzeyde verilmesi ve gelir kriterlerini karşılayamayan ailelerin desteklerden yararlanamaması önemli bir sorun. Özel eğitim, sağlık ve bakım giderlerinin devlet tarafından karşılanması gerekiyor. Özel kurumlarda verilen hizmetler ise nitelik ve nicelik açısından yetersiz. Bu uygulamaların uzman kişiler tarafından yürütülmediği de görülüyor. Ayrıca otizmli bireylerin ailelerinde son yıllarda boşanma oranlarının yüzde 90'a ulaşması, sosyal bir sorun olarak karşımıza çıkıyor Bu durumdaki anneler çoğu zaman yalnız kalıyor, sosyal güvenceden yoksun bir şekilde çocuklarının bakımını üstleniyor ve ailelerinden yeterli desteği alamıyor.'

'Ailelerin 'benden sonra ne olacak' kaygısı giderilmeli'

Öte yandan, sağlıklı bir çözüm için güncel ve doğru bir veri tabanının oluşturulması gerektiğine dikkat çeken Gökçe, illere göre otizmin dağılımı ve yaş aralıklarını içeren bu veriler olmadan yapılacak hiçbir uygulamanın sağlam temellere oturmasının mümkün olmadığını dile getirdi.

Çocuklarda astımın belirtileri
Çocuklarda astımın belirtileri
İçeriği Görüntüle

İlgili bakanlıkların ortak bir sistem ile bu çalışmayı yapması ve kamuoyuyla paylaşması gerektiğini kaydeden Başkan Yardımcısı, şu ifadeleri kullandı:

'Sorunun çözümü, Ulusal Otizm Eylem Planı'nın tüm maddelerinin eksiksiz şekilde uygulanmasından geçiyor. Toplumda farkındalık oluşturulması, sağlık kuruluşlarında tanılama süreçlerinin bilimsel kriterlerle yürütülmesi, tanı sonrası aile ve bireyin sosyal içermeye dahil edilmesi, özel eğitimin erişilebilir ve sürdürülebilir hale getirilmesi, aile eğitimlerinin güçlendirilmesi, sosyal yardımların gelire bakılmaksızın asgari ücret seviyesine çıkarılması, bireylerin iş ve uğraş edinmesi ile istihdam olanaklarının artırılması, bakım hizmetlerinin nitelikli uzman personel tarafından sağlanması ve ailelerin ''benden sonra ne olacak' kaygısını giderecek çözümlerin acilen hayata geçirilmesi gerekiyor.'

Atılması gereken acil adımlar

Gökçe, eylem planının uygulanmasıyla atılması gereken acil adımları ise şöyle sıraladı:

  • Toplumda farkındalık oluşturulması.
  • Sağlık kuruluşlarında tanılama süreçlerinin bilimsel kriterlerle yürütülmesi.
  • Tanı sonrası aile ve bireyin sosyal içermeye dahil edilmesi.
  • Özel eğitimin erişilebilir ve sürdürülebilir hale getirilmesi.
  • Sosyal yardımların gelire bakılmaksızın asgari ücret seviyesine çıkarılması.
  • Bireylerin iş ve uğraş edinmesi ile istihdam olanaklarının artırılması.
  • Bakım hizmetlerinin nitelikli uzman personel tarafından sağlanması.
  • Ailelerin 'benden sonra ne olacak' kaygısını giderecek çözümlerin acilen hayata geçirilmesi.

Muhabir: Esin Özdemir